Mutluluk bahsi



Nisan 5.İşten çıktım,vapurdayım.18.20 vapuru.Cam kenarına oturmuşum,uyur uyanığım ama gözümü de denizden alamıyorum.Sonra bir an, vapur korkuluklarının,sallantıdan olsa gerek,ufukta  görünen şehri,kaosu,kalabalığı örttüğünü,1-2 saniyeliğine de olsa gizlediğini fark ediyorum. 2 kare fotoğraf çekiyorum.2 kare fotoğraf ile onların düşündürdüklerinin betimlemesi aslında yaptığım.Alegori de denilebilir.
1 yılı aşmış yazmayalı,demek ki o gün,bugünmüş.Her cümlemin başına bence yazmadan ama bence’lerim ile bir küçük muhasebe.
Asıl soru;
Görmek dediğimiz şey,nasıl baktığımızdır/mı?Ve nasıl baktığımız mıdır aslında duygu-düşüncelerimizi belirleyen?Mutsuz biri iken nasıl mutluluk saçan birine dönüşürüz?

Sorgulamak,biraz karıştırmak lazım dibini. Çoğunluğun aksine.Başlıyoruz!

Öyle okuduk hep kişisel gelişim kitaplarında ve öyle duyduk hep,her yerden.Olumsuz mu düşündün?Bakış açını değiştir.Mutsuz musun?Bakış açını değiştir.

İçinde bulunduğumuz durumlar ve olaylar ve hatta duygular karşısında bakış açımızın etkisi tabi ki yadsınamaz fakat sadece bakış açısını değiştirmek şuna benziyor: Bizi rahatsız eden bir olaya şahitlik ederken başımızı başka yöne çevirmek.

Peki çözüm?Harekete geçmek.İçinde bulunmaktan rahatsız olduğumuz yerde,duyguda,modda,durumda olduğumuzu varsayalım.Bakış açısını değiştirmek yetmez.Gidebiliriz oradan.Çıkabiliriz.Hiçbir duygunun,durumun,kişinin esiri değiliz.

Peki ne yapabiliriz?Mutlu olmanın 15 yolunu falan söyleyecek değilim.Çünkü mutluluk tamamen öznel, özgün bir duygu.Kendimizi tanımak,keşfetmek kavşaklarından dönüp,tabelaları takip edip kendi varış noktamıza ulaşabiliriz ancak.Ulaştığımız yerde ise bizi biz bekliyoruz.

Ama yine de şunu kabul etmem gerek,birkaç yıl öncesine kadar mutlu olmak ile ilgili kitaplara,yazılara,o temayı işleyen film/dizilere aşırı eğilimim vardı.Sanki hayatımın cümlesini okuyacak,duyacak ve birdenbire değişip,dönüşecektim.Çünkü hep öyle yapılagelmişti.Ama öyle olmadı.Tüm bunların sonunda kendimi bulmak,mutlu olmak bir yana,kocaman bir boşlukta buldum kendimi. 

Zaten bizi sorgulayan insanlar olmaktan uzaklaştıran ‘hep öyle duymak,hep öyle okumak,öyle görmek’ler değil mi? Bunların sonucunda da ‘hep öyle’ düşünmekten başka bir seçeneğimizin olabileceğini farkında olamıyoruz doğal olarak.Sanki aynı kodlamalar yapılmış gibi oluyor hepimize.Aynen’ler havada uçuşuyor,eğer sen aynen’i değil de kendi fikrini bırakırsan iki dudağının arasından vay haline.

Tüm o kafa karıştırıcı etkenleri;okuduğum,izlediğim,duyduğum,gözlemlediğim her şeyi sorgulaya sorgulaya,iç muhasebeler yapa yapa buldum.Bana özgü,bana ait olan mutluluk mit’imi. Benim harekete geçme şeklim sorgulamaktı.Ve önerebileceğim yegane şey de bu. Armağan gibi bir şey.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

geçen zamanın,algısal farklılıklar üzerindeki etkisi ve metaforsal hayat düsturları

gri bir fotoğraf karesinin dipnotu